Yıllar önce gittiğim ve haliç manzarasını seyrederek çaylarımızı yudumladığımız Pierre Loti Tepesine yeniden bir yolculuğa başladık,bu sefer Teleferikle...
Çok kısa bir yolculuktan sonra Pierre Loti Tepesine ve Tarihi Kahve'ye ulaştık.
Her dönemde olduğu gibi o dönemde de halkın bir araya gelip toplandığı, sohbet ettiği mekanlardan olan kahvehaneler iktidarın tepkisini çekmiş, çeşitli dönemlerde kahvehanelerin büyük bölümü kapatılmıştır. Bu toplanmalardan rahatsız olan yöneticiler şehirlerde büyük meydanların yapılmasına da karşı çıkmışlardır.
Pierre Loti, asıl
adı Louis Marie Julien Viaud (d. 14 Ocak
1850
- ö. 10 Haziran
1923),
Fransız
romancı.
Pierre Loti isminin yazara, kimi kaynaklara göre öğrencilik yıllarında; kimi
kaynaklara göreyse, 1867 yılında yaptığı Okyanusya
seferi sırasında, Tahitili yerliler tarafından verildiği söylenir.
"Loti", egzotik iklimlerde yetişen egzotik bir çiçeğin ismidir.
1879'da ilk romanı olan ve o dönemin Osmanlı
Türkiye'sinden kesitler veren Aziyadé 'nin (Aziyade) yayınlanmasının
ardından 1886'da Pécheur d'Islande'la (İzlanda Balıkçısı)'nı yayınladı.
Loti, kendini edebiyat çevresine kabul ettirmiş bir yazar oldu. Daha sonraki
yıllarda her yıl bir kitabı çıktı ve kitapları geniş kitlelerce okundu. 1891 yılında
Fransız Akademisi'ne seçilen yazar 1910 yılında Légion
d’Honneur nişanını aldı.İzlenimci bir yazar olan Pierre Loti'nin
oldukça yalın bir dili vardı. Edebiyattaki bu izlenimciliği kişiliğini de
derinden etkiledi. Derin bir umutsuzluğu dile getiren yapıtlarında aşkın
yanı sıra ölüm duygusu da geniş yer alıyordu. Bütün bu umutsuzlukla
birlikte içinde duyduğu insanlığa karşı şefkat ve acıma duygusunu yapıtlarına
yansıttı.
Birçok kez İstanbul'da
bulunmuş olan Pierre Loti, İstanbul'a ilk kez 1876 yılında bir Fransız
gemisiyle, görevli subay olarak geldi. Loti, Osmanlı yaşam biçiminden etkilendi
ve pek çok eserinde bu etkiyi gösterdi. Aziyadé adlı romanına adını
veren kadınla burda tanıştı.İstanbul'da bulunduğu zamanlarda Eyüp'te yaşadı. İstanbul'a hayran olan Pierre Loti, kendisini
her zaman Türk dostu olarak nitelendirdi.
1913 yılında yazdığı La Turquie Agonisante (Can
Çekişen Türkiye) kitabıyla Batı politikalarını eleştiren Loti aynı yıl devlet
konuğu olarak Türkiye'ye geldiği zaman, Tophane Rıhtımı'nda büyük bir
törenle karşılanarak Sultan Reşat tarafından sarayda ağırlandı. Balkan Savaşları'da, I. Dünya Savaşı'nda ve sonrasında Anadolu
işgalinde Avrupa'ya
karşı hep Türkler'i savundu. Millî Mücadele döneminde Anadolu'daki direnişe destek vermesi
ve kendi ülkesi olan işgalci Fransa'yı ağır bir dille eleştirmesiyle Loti, Türk
halkının da sempatisini kazandı.
Öyle ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi 4 Ekim 1921' de Pierre Loti' ye şükranlarını sunan bir mektup yolladı. Bununla birlikte Pierre Loti, 1920 yılında "İstanbul Şehri Fahri Hemşehrisi" olarak kabul edildi ve onun adını taşıyan bir de cemiyet kuruldu.
Pierre Loti Tepesi'ndeki Tarihi Kahvehane'de kahvelerimizi içtikten sonra Eyüp Mezarlığının içinden aşağıya doğru uzayan dar patika yoldan ilerleyerek Eyüp Sultan Türbesine ve Camii'ne ulaştık.Her yerin bir öyküsü var buranın da...
Eyüp Sultan Camii, İstanbul'da
Eyüp semtinde Haliç kıyısında bulunan cami. Cami olmasının ötesinde kutsal bir
ziyaret yeridir.
Ebu Eyyûb Halid bin Zeyd veya Ebu Eyyûb El-ensarî Türkçe'de zaman
zaman Eyüp Sultan olarak
anılan Sahabe'den
biridir. İslam peygamberi Muhammed'i Mekke'den Medine'ye göç ettiği
zaman evinde ilk misafir eden sahabidir. Bu sebeple kendisine bu olaydan sonra mihmandar-ı
nebevî de dendiği olmuştur. Daha sonra 80'li yaşlarında İstanbul
kuşatması sırasında şehit olmuştur.
Vasiyeti üzerine İstanbul surlarının dibine gömüldüğüne dair bir rivayet vardır. Anlatıya göre daha sonra Akşemsettin manevi keşif yoluyla mezarını bulur. Şu anda onun adına bir türbe, kendi adı ile anılan Eyüp semtinde ve kendi adı verilen Eyüp Sultan Camii'sinde bulunmaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder