Sayfalar

31 Ekim 2012 Çarşamba

Bodrum Yalıkavak

İstanbul tarihine yaptığımız yolculuğa kısa bir süre ara verip Bodrum Yalıkavak fotoğraflarımı paylaşıyorum.

Yalıkavak,Bodrum'un kuzeyine bakan sahillerinde bir yerleşim alanı,bol rüzgar alan yazın pek klima gerektirmeyen fakat kışın çok soğuk ve rüzgarlı geçen bir iklime sahiptir.Yalıkavak Marinası birçok tekneye liman görevi yapmakta olup şu sıralarda genişletme çalışmalarına sahne oluyor.Sahil kısmında denize rahatlıkla girebileceğiniz plajları ve akşam sofralarına katılabileceğiniz mehhaneleri ile de ünlüdür,buralarda en güzel ege balıklarını ve mezelerini bulabilirsiniz :)) Gümüşlük keza halen diğer yerlere göre bakir konumda olan nefis bir yerdir...

















Osmanlı Bankası Müzesi

Yolumuz Karaköy Bankalar Caddesinden geçerken Tarihi Osmanlı Bankası binasının önünde durduk,görevlilere içeriye girip giremeyeceğimiz sorduk,meğerse burası Müze haline getirilmiş,bilmiyorum kaçınız bu müzeden haberdarsınız?Büyük bir sevinçle binaya daldık ve heyecanla Bankayı dolaşmaya başladık,bakalım Osmanlı kasaları ne halde :)) Tahmin edeceğiniz üzere kasalar tamtakırdı )) zaten Cumhuriyete borçlu devredilmişti değil mi?


Heryerin bir hikayesi var,bakalım Wikipedia banka için neler derlemiş...


Osmanlı Bankası, 1856'da kurulan İngiliz sermayeli Bank-ı Osmani (Ottoman Bank) ile 1862 istikrazını üstlenen bir Fransız mali grubunun ( Rothschild Ailesi ) eşit ortaklığıyla, 1863'te İstanbul'da Bank-ı Osmani-i Şahane adıyla kurulan banka. 2001 yılında Garanti Bankası'na katılmasıyla varlığı sona ermiştir.



Bank-ı Osmanî-i Şahane, uzun yıllar Osmanlı İmparatorluğu'nun resmî bankası ve hazinedarı olarak görev yaptı. İmparatorluk genelinde birçok altyapı yatırımını destekleyen Banka, yaygın şube ağı sayesinde piyasa ile ilişkilerini artırarak ticarî bankacılıkta kendisine önemli bir yer edindi.



Para sisteminin sağlıklı hale getirilmesi ve Bank-ı Osmanî Şahane'nin kurulması, Tanzimat Fermanı'nın maliye alanındaki icraatlarının başında yer alıyordu. Banka, Osmanlı İmparatorluğu'na borç kaynağı yaratacak, borçlanmalarda aracı rolü üstlenecek ve devlet bankalarının en önemli imtiyazlarından biri olan para basma hakkını kullanacaktı. 17 Şubat 1875'te imzalanan yeni bir sözleşme ile banka, imparatorluğun hazinedarı konumuna getirildi. Böylece, artan malî desteğine karşılık, bütçenin hazırlanmasında ve uygulamasında söz sahibi olarak, hazine işlemlerinde de tekel durumuna geldi.



Osmanlı İmparatorluğu'nun malî krize girmesi sonucunda, banka bu duruma çare olarak görülen Düyun-ı Umumiye İdaresi'nin 1881'deki kuruluşunda etkin rol aldı. Devletin borçlanma yükünün önemli bir kısmını Düyun-ı Umumiye'nin devralmasıyla yeniden yapılanma sürecine giren Bank-ı Osmanî-i Şahane, ticaret ve yatırım bankacılığına yöneldi. O yıllarda, Müşterek-ül Menfa Tütün Rejisi (1884), Rumeli Demiryolları bağlantıları (1885), Beyrut Limanı Şirketi (1888), Selanik-İstanbul Demiryolu bağlantısı, İzmir-Kasaba Demiryolu'nun uzatılması (1984), Ereğli Kömür Madenleri (1896), Beyrut-Şam-Havran Demiryolu ve uzantısı (1892-1900) ile Bağdat Demiryolu (1903) yatırımlarına iştirak etti. Altyapı girişimlerinin yanı sıra giderek genişleyen müşteri portföyüne de kavuşarak, bir ticarî banka kimliğine bürünmeye başladı. Bu doğrultuda 1890 yılından başlayarak şube sayısını artırmaya önem veren banka, 1910'dan sonra iyice çoğalan şubeleri sayesinde piyasa üzerindeki etkisini daha da güçlendirdi. Birinci Dünya Savaşı, bankanın faaliyetlerini oldukça etkiledi. 


Osmanlıların savaşa girmesiyle, Fransa ve İngiltere'nin gözünde Osmanlı hukukuna bağlı bir şirket olarak "düşman kuruluş" niteliği kazanan banka, Osmanlı İmparatorluğu tarafından da İngiliz ve Fransız sermayesi sebebiyle aynı derecede güvenilmez kabul ediliyordu. Bu dönemde, Fransız ve İngiliz müdürlerin görevlerini bırakması ve para basma imtiyazından vazgeçilmesi şartıyla, bankanın faaliyetlerine devam etmesine izin verildi.Savaştan sonra 10 Mart 1924 tarihinde imzalanan bir sözleşmeyle para basma imtiyazını Türkiye Cumhuriyeti'ne devrettiyse de, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın kuruluşuna kadar hazine işlemlerini sürdürmeye ve Devlet Bankası statüsünü korumaya devam etti. Bu dönemde, yeni siyasal rejime uygun olarak "Osmanlı Bankası" adını aldı. 1933 yılının Haziran ayında imzalanan sözleşmeyle özel bir ticaret bankası olarak yapılanan Osmanlı Bankası, 1952'de imzalanan bir başka sözleşmeyle, 1990'lara dek süren yeni statüsüne kavuştu.




1914 yılında, 37'si Anadolu'da, 11'i Suriye ve Filistin'de, 5'i Mısır'da, 3'ü İstanbul'da, 5'i Trakya'da, 6'sı Makedonya'da ve diğerleri Kıbrıs, Mezopotamya, Arabistan ve Arnavutluk'ta olmak üzere 80'i aşkın şubesi bulunan Osmanlı Bankası; gerek savaş boyunca, gerekse hemen sonrasında şubelerinin çoğunu kapatmak zorunda kaldı. Buna karşılık, 1920-1930 yılları arasında İngiliz sermayedarların isteği doğrultusunda, Ortadoğu'da hızlı bir şubeleşmeye gidildi. 1956 yılında Mısır şubelerinin millileştirilmesi ve el konulması sonucunda Ortadoğu'daki faaliyetlerinde önemli bir kayba uğradı. Aynı dönemde Kenya, Uganda, Tanzanya, Rodezya, Katar, Abudabi, Sudan ve Katar'da, İngiliz sermayedarlara bağlı olarak çalışmalarına devam etti. 1969 yılında ana sermayedar Grup Paribas'in isteği doğrultusunda; Avrupa, Ortadoğu ve Afrika'daki şubelerini Grindlays Bank'a devreden Osmanlı Bankası, bu tarihten itibaren yalnızca Türkiye sınırları içerisinde hizmet vermeye başladı. 1993'e gelindiğinde anonim şirket statüsüyle yeniden yapılanan Bankanın hisseleri, Haziran 1996'da Garanti Bankası'na ait Clover Investments tarafından satın alındı ve Banka, Doğuş Grubu'na katıldı. 31 Ağustos 2001 tarihi itibarıyla Doğuş Grubu bünyesindeki Körfezbank ile birleşen Osmanlı Bankası, 21 Aralık 2001'de ana hissadarı Garanti Bankası'nın bünyesine dahil oldu.