Sayfalar

7 Kasım 2012 Çarşamba

Yedikule Zindanları(Yedikule Hisarı)


İstanbul Surları gezimizin bir bölümünde Yedikule Zindanlarını gezmiştik,gezimizin bu bölümünü öneminden dolayı ayrı bir sayfa olarak yazmayı uygun buldum.

Kara surları gezimiz sonunda Yedikule'ye geldik ve sorarak Yedikule Zindanlarına ulaştık.Kapıdaki görevliden giriş biletlerini alıp sonrasında da burası hakkında kısa bir bilgi isteme gafletine düştük!
Kapıdaki arkadaş burada zindan olmadığını ! işte şurasını gezin gibi bir açıklama yaptı.Turizm konusundaki onca gelişmeye rağmen hala böyle durumlarla karşılaşınca insan üzülmeden yapamıyor.Neyse bakalım belki içeride burası hakkında bilgilendirici birşeyler buluruz dedik ama  nafile !


Yedikule Zindanları aslında bir hisar,Anadolu Hisarı'nın biraz küçüğünü düşünün.Bir anlamda İstanbul'u bir kale olarak düşünürseniz Yedikule kale içinde bir kale gibi.Burasının bence gerçek adı Yedikule Hisarı olmalı. 


Burayı hayal ettiğim gibi bulamadım,halbuki burası daha farklı bir şekilde ele alınsaysı,hatta bazı mahkum maketleri ve o günkü işkence vs aletlerden temsili birşeyler yapılsaydı,ürpertici bir ses yayını eşliğinde gezilseydi olmaz mıydı?Burada belki çok büyük işkenceler ve Genç Osman'ın katliamı yapılmış ama bizim tarihimizde bunlarda var,bilmiyorum ne zaman kendimizle yüzleşeceğiz?Yedikule'de eskiye ait hiçbir eşya vs göremedik,buraya küçük bir müze bile yapılabilirdi.


Yedikule ile ilgili alıntı bazı yazılarla sizi bilgilendirmek istiyorum;İlgi duyanlar fotoğraflardan sonra okuyabilirler...















































Yedikule Hisarları, İstanbul’un en önemli açık hava müzelerinden birisidir. İmparator I. Theodosius’un (390) emriyle bir zafer takı olarak yapılan ünlü Altın Kapı (Porta Aurea), II. Theodosius (403–450) tarafından valisi Anthemiusa yaptırılan şehir surlarıyla birleştirilmiştir.
Altın Kapı’nın bir bütün olarak mermer kuleler ile birlikte II.Theodosius (413) döneminde yaptırıldığı da iddia edilmektedir.
Altın Kapı, o dönemde seferlerden dönen nice imparatorların törenlerle şehre ihtişamla girdikleri Bizans’ın en önemli giriş kapısıydı.
1453 Mayısında İstanbul’un Fatih Sultan Mehmed (1432–1481) tarafından fethinden 4 yıl sonra ilave edilen üç kule ile surlar birleştirilerek beş köşeli, yıldız şeklinde bir iç kale (garnizon) meydana getirilmiştir. Böylece Bizans ve Osmanlı çağı yapıları bütünleştirilmiştir.
Fetihten sonra Sırbistan seferi için Üsküp’e giden Fatih Sultan Mehmed, şehrin tanzim ve tamiri ile birlikte Yedikule Hisarlarını yapımını İstanbul su başısı “Karıştıran Mustafa” Beye havale etmiştir.
Hisarlar Osmanlı İmparatorluğu döneminde devlet hapishanesi olarak kullanılmasının yanında, Osmanlı’nın ilk hazinesi (hazine-i humayun) ve değerli evraklarına da ev sahipliği yapmıştır. O dönemde Hisardaki garnizonda bir kale muhafızı, altı subay, elli asker ve bunlara ait ev, barınak, depolar… bulunmakta idi. Avludaki küçük mescit 1887 yılına kadar ayakta kalmayı başarmıştır.
Yedikule Hisarları, burada hapsedilen esirlerden dolayı ayrıca Yedikule Zindanları olarak ta bilinmektedir. Nice depremler, savaşlar, yangınlar gören Yedikule Hisarları en son 1958–1970 yılları arasında ülkemizin ilk kadın mimarlarından Yüksek Mimar Cahide Tamer öncülüğünde yapılan detaylı restorasyon çalışmalarından sonra bugünkü halini almıştır.
Yedikule Zindanlarının Geçirdiği Evreler:
* 532 yılında ilk Latin istilası sırasında Altın Kapı çok büyük hasar görmüştür. Daha sonra yeniden onarılmıştır.
* 868 – 1058 yılları arasında Makedonya hanedanlığı zamanında Altın Kapı yanındaki iki mermer kule hapishane olarak kullanılmıştır.
* 1458 Fatih döneminden başlayarak 1789 I.Abdulhamit dönemine kadar Osmanlı hazinesi (Hazine-i Humayun) buradaydı.
* 15. ve 19. asırlar arasında siyasi hapishane (Devlet hapishanesi) olarak kullanılmıştır.
* I. Mahmud döneminde, 1768 yılındaki büyük İstanbul depreminde, harap olmuş ve kısmen tamir edilmiştir.
* Abdülmecid döneminde 1851 yılında Hayvanat Bahçesi olarak kullanılmıştır.
*1871 ‘de Kız Sanat evi olarak kullanılmıştır. Burada 400 genç kız ve kadınların çalıştığı bilinmektedir.
* 1874′de II.Abdülhamit döneminde Fişekhane olmuş, uzun müddet Davud paşa kışlasındaki suvarilerin hayvanlarının ot ve arpa ambarı olarak kullanmıştır.
* 1883′te sebze bahçesi yapılmak üzere Bektaşi dervişlerinden Mersul Babaya verilmiştir. Bir kaç yıl sonra iki yüz kuruş kira ile Bahçıvan Cemil Bey’e verilmiştir.
*I. Meşrutiyet döneminde (1876) tekrardan hapishane olarak kullanılmak istenmiş, fakat daha sonra vazgeçilmiştir.
*1895 yılında müzeler umumi müdürlüğüne verilen Yedikule Hisarı, 1968 yılından itibaren İstanbul Hisarlar Müzesi Müdürlüğü’ne bağlıdır.
Yedikule Zindanlarında Önemli Tarihi Yerler:
Büyük Altın Kapı Bir iddiaya göre Altın Kapı barbar “Klemens Maximi” yenen I.Theodoisius zamanında yaklaşık 390 yılında bir Zafer Takı olarak yapılmıştır. Daha sonra II.Theodosius (413) şehir surlarını Altın Kapı’ya kadar uzattırmış ve Altın Kapı’nın sağ ve sol tarafına eklettiği mermer kuleler (Güney Pylon, Kuzey Pylon) ile birleştirmiştir. Diğer bir iddiaya göre ise Altın Kapı, II.Theodosius’un barbar Johannes Primikerios yenmesi şerefine yanlarındaki iki mermer kuleler ile birlikte (Güney Pylon, Kuzey Pylon) bir bütün olarak 425 -430 yılları arasında inşa edilmiş ve 447′de Küçük Altın Kapı (Propile) yapının dış kısmına ilave edilmiştir.
Marmara adasından getirilen mermerlerle inşa edilen Altın Kapı’nın sağ ve sol tarafındaki kuleler (Güney Pylon, Kuzey Pylon) İmparator II.Theodisius’un becerikli valisi Anthemius tarafından yaptırılan şehir surlarıyla birleştirilmiştir. Altın Kapı, altın süslemelerinden dolayı “Yaldızlı Kapı” olarak da bilinirdi. Bir zamanlar Altın Kapı’nın üzerinde çift başlı Bizans Kartalı kabartması, zafer tanrıçası Nike’nin ve fil koşumlu bir araba heykelin yer aldığı söylenir. Leo I (457), Basiliseus (476), Phocas (602), Ermenistanlı Leo (813), Nicephorus Phocas (963) gibi büyük imparatorlardan bazıları kendilerini taht, şan ve şöhrete götüren yola Altın Kapı’dan törenlerle geçerek girmişlerdi.
I.Theodoisius zamanında yaklaşık 390 yılında bir Zafer Takı olarak yapılmıştır.
Küçük Altın Kapı
Küçük Altın Kapı, şehrin denize açılan en önemli girişlerinden biri olan Altın Kapı’nın ön tarafında sur ve hendek arasına savunma amaçlı olarak 447 tarihinde inşa edilmiştir. Küçük Altın Kapının dışında daha Bizans döneminde kullanımdan kaldırılan bir köprüsü bulunuyordu. O dönemde Küçük Altın Kapı’nın dış cephesinde, mermer kornişlerle çerçevelenmiş panolarda güzel rolyefler, ve mermer heykeller bulunuyordu. Vaktiyle iki yanında kare planlı iki küçük kule bulunduğu bu gün hala göze çarpan k
[ Yalnızca Üyeler Linkleri Görebilirler. 10 Saniyede Ücretsiz Olarak ÜYE Olmak İçin TIKLAYINIZ. ]
lardan anlaşılmaktadır. 1838 yılında dış kapının üst bölümüne II.Mahmud’un arması ve tuğrasının nakşedildiği mermer bir kitabe konulmuştu. Diğer bütün sanat eserleri gibi bu tuğrada bugün yerinde değildir.
(Güney Pylon) Genç Osman Kulesi
Osmanlı ve Bizans döneminde de zindan olarak kullanılan bu kule Reformcu Osmanlı Padişahı II. Osman’ın (Genç Osman) 1822′de trajik sonuna sahne olan mekândır. Kulenin girişindeki alanda mahkûmların yattığı ranzalar, duvarlara kazıdıkları yazılar ve ünlü “Kanlı Kuyu” görülebilir. Genç Osman ile aynı kaderi paylaşan yeni camii imamının el yazısı bunlardan biridir. Genç Osman’ın katledildiği oda ikinci kattadır. (Kuzey Pylon) Cephanelik Kulesi
Bizans döneminde askeri mühimmatların bulunduğu kuledir. Fetihten sonrada Osmanlı döneminde de aynı şekilde kullanılmıştır.Kulenin içinde kirişlerle tutturulmuş ahşap katlar hala görülebilir. Cephanelik Kulesi, Bizans ve Osmanlı döneminde, diğer kuleler gibi zindan olarak kullanılmıştır.
III.Ahmed Kulesi
Asıl adı Pastroma Kulesi olan ve Bizans döneminde dört köşeli bir nöbet kulesi olan bu kule 18. YY ‘da depremler ile yıkılmıştır. İstanbul’un fethinden sonra Sultan III. Ahmet (1673–1736) tarafından sekiz köşeli olarak yapımına başlanmış ve Sultan III. Osman (1699–1757) döneminde tamamlanmıştır. 1722 senelerinde Mutfak Emini Halil Efendinin 220.048._ kuruşa, Yalı köşkünden Eğri kapıya ve Ahır Kapı’dan Yedikule’ye kadar yaptırdığı tamirat çalışmaları sırasında bu kulenin yaptırıldığına dair bilgi bulunmaktadır. Kulenin sokağa bakan dış yüzeyinde ise mermer bir levha üzerinde “Maşallahı ta’ala”) (hicri 1168) (yüce Allah’ın izniyle)yazmaktadır.
Hazine Kulesi
Fetihten sonra Osmanlı’nın ilk hazinesi ve değerli evraklarının saklandığı bu kule için; Kanuni Sultan Süleyman’ın (1495–1566) Vezir-i Azamı İbrahim Paşa Avusturya elçisine ‘Orası Altın ile dolu’ demiştir. Sultan III. Murat’ın (1546–1595) hazineyi saraya nakletmesine kadar Yedikule ‘ Hazine’ görevini yapmıştır. Bu kulenin tepesinde resimde görüldüğü gibi görkemli bir bayrak direği bulunan çok zarif bir köşk bulunuyordu. 1748 Büyük İstanbul Yangınında tamamen yanmış I.Abdülhamit zamanında 1775′te yeniden yaptırılmıştır. O dönemde bu köşk “Yanan Kasır” olarak anılıyordu. Kule’nin zemin katında bir zamanlar kullanılan 14 adet abdesthane bulunmaktaydı. Ayrıca kule’nin üst katında küçük bir şömineli oda ve yanında da o döneme ait bir tuvalet bulunmaktadır.
Kitabeler (Zindan) Kulesi
Yedikule Hisarı Devlet hapishanesi olduğu dönemde mahkûmlar tarafından zindan girişine kazılan kitabelerden adını alan bu kule de soylu esirler, krallar, vezirler ve elçiler, 1768 yılına kadar bu kulede yatmaktaydı. Daha sonra padişahtan aldıkları bir izinle kale içinde bulunan evlerde tutsaklıkları devam etmiştir.Giriş kısmındaki listede burada yatanların adları, neden burada bulundukları ve akıbetlerini yazmaktadır.Kulenin ortasında ünlü ‘Yılanlı Kuyu’ vardır. Alt kattan çıkarken 40-45inci basamaklar arasında karşılıklı bir şekilde bulunan Bizans dönemine ait mermerden yapılmış, iki adet kuş rölyefleri bulunmaktadır.
Bu kule’nin içindeki ahşap katlar Büyük İstanbul Yangınında yanmıştır.(1748)
Top Kulesi
Bu kulede diğer kuleler gibi değişik dönemlerde zindan olarak kullanılmıştır. Bu kulenin içindeki ahşap katlarda Büyük İstanbul Yangınında yanmıştır.
(Trimphalis Caddesi ) Fatih Yolu
Seferlerden dönen imparatorların şehre törenler ile ihtişam içinde girdiği tarihi caddedir. O dönemde şehrin en büyük caddesi olan ‘Messe’ye’ ve dolayısıyla da balkanlardan gelen Roma yoluna bağlanırdı. Fetihten sonra (1453) Fatih yolu olarak ta anılmaktaydı.Yol kenarlarında görülen büyük gülleler Fatih döneminde konulmuştur.
Mescid ve Çeşme
İstanbul’un en eski camilerinden biri olan bu küçük mescit, Fatih Sultan Mehmet tarafından hisarların inşası (1458) sırasında yaptırılmıştır.
O dönemde Ayasofya Vakfı tarafından idare edilen mescit’in bir imamı ve sekiz din görevlisi bulunmaktaydı.Dört köşe bir mekan üzerine, çift meyilli, ahşap çatılı ve tek minareli zarif bir yapısı olan küçük mescit “cami biderun-u kule-i left” olarak anılırdı.
1873′de Rusya harbi sırasında fişek imalathanesi, daha sonrada eşya deposu olarak kullanılmıştır. 1887 yılında harabeye dönüşen mescit Tophane-i Amire idaresi tarafından yıktırılmıştır enkazı az bir paraya semt esnafından Akif Ağa’ya satılmıştır. Zemininden çıkan 13 metre uzunluğundaki çok sağlam meşe döşemeleri Mescit’in boyutları hakkında bilgi vermektedir. Mescit’in yanında bulunan çeşmeden, Halkalı suyunun akmasından dolayı bu çeşmenin Kanun Sultan Süleyman döneminden yapıldığı anlaşılmaktadır.
Tarihi Su Kuyusu
İstanbul’un 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet Han (1432–1481) tarafından fethinden 4 yıl sonra yaptırılan burçlar ile iç kale olan Yedikule Hisarlarının su ihtiyacı çapı 6 metre olan ve içeriden 3 yöne ayrılan bu tarihi kuyudan karşılanırdı. O dönemde üzerindeki çıkrıktan atlar yardımı ile su çekilirdi. Kuyu bu gün hala kullanılmaktadır.
Bayrak Kulesi
Yedikule hisarlarının kara tarafındaki tek giriş kapısının üzerinde bulunan dörtgen kule, Bayrak Kulesidir. Kapının girişindeki sağ ve sol taraftaki kemerli tavana sahip odalar o dönemde kapı muhafızlarının odaları idi. Bu kulede Osmanlı’nın sancağı dalgalanır, Yeniçeri askerleri nöbet tutarlardı. Kapı kemerinin üzerinde bulunan dört köşe kitabe yeri boş bırakılmıştır.Vaktiyle yukarıya makaralar ile kaldırılıp indirilen tek parça halinde bir ön kapı bulunmaktaydı. Bu kapılar hisarlarla birlikte yapılmıştır.
Korkuluk Zinciri
Sultan IV. Murat’ın Revan seferine çıktığı sırada İstanbul’a kaymakam bırakılan Amasyalı Bayram Paşa 1635 tarihinde İstanbul surlarını tamir ettirdiği sırada bu korkuluk zincirini de buraya koydurtmuştur.
Kanlı Kuyu
Bizans ve Osmanlı döneminde idama mahkum olan suçluların kesilen kafaları o dönemde denize ulaşan dipten güney ve batı yönünde iki tüneli olan bu tarihi kuyuya atılıyordu. Kuyunun arkasında bulunan İşkence Tahtasında görülen delikler Balkan harbi ve İstanbul’un işgali sırasında Yedikule’ye yerleşen yabancı askerlerden kalma kurşun delikleridir.
Güneş Saati ve Kartal Figürü
Bizans devrine ait bu güneş saati, duvar üzerine boya ile yapılmıştı. O dönemde kadranının üzerinde Grek harfleriyle solda (Porta), sağda (Amen) yazısının bulunduğu belirtilse bile silinmiştir. Aynı döneme ait Kartal Figürü pylonun üst uç köşesindedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder